28 Şubat 2009 Cumartesi

Mim..'Nazım Hikmet'

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine
Sevgili İçimden Geldiği Gibi beni “hayatınıza yön veren şair kim? ” örnek dizelerini yazarmısın konusuyla mimlemiş.

Bugüne kadar pek çok şairden ve şiirlerinden etkilendim mutlaka.Bunların en önemlilerinden biri de şüphesiz Nazım Hikmet'tir.Kim etkilenmemiştir ki Nazım'dan zaten.Seçmekte oldukça zorlandığım iki şiirini herkesle tekrar paylaşmak isterim.Şu günlerde bu şiirlerin tekrar ve tekrar hatırlanması gerektiğini düşünüyorum.Anlamlı bir yaşam yaşamak ve sadece kendimiz için değil insanlık içinde birşeyler yapmak adına yaşamak...


Dünyanın En Tuhaf Mahluku

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi,
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.

Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada bu zulüm senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızıvermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!


Yaşamaya Dair

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derece ve öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir labaratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesala, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

NAZIM HİKMET


24 Şubat 2009 Salı

'Kız İsteme'


Pazar günü bir kız isteme merasiminde bulundum.Eşimin kız kardeşini istemeye geldiler.Ne tuhaf bir söz değil mi?'istemeye gelmek' ama dilimize ve geleneğimize böyle yerleşmiş.farklı kültürlerden farklı sosyal yapılardan iki aile bir araya gelip tanışıyor ve bir aile oluyor.İki genç insan içinde çok karmaşık bir olay.Çünkü bir sürü gelenek,görenek uygulanması gerekiyor.Evlenecek olanlar bunların çoğunu istemesede nedense aile zoruyla çoğu zaman yapılmak zorunda kalınıyor.Hepimiz az ya da çok bu sorunları bazen de gerginlikleri yaşamışızdır.

Neyse dışardan bakınca oldukça eğlenceli olabiliyor aslında.Birbirini hiç tanımayan aile büyükleri

ıkına sıkıla konu açıp sohbet etmeye çalışıyor.İtinayla hazırlanmış pasta börekler ikram ediliyor ve eksiksiz olunmaya çalışılıyor.Kim kimdir nedir araştırılıyor hafızada tutulmaya çalışılıyor falan...

Yeni çift için daha zor.Onun annesi halası dayısı seninde annen halan dayın oluyor.Birden yepyeni bir ailen oluyor.Herkesi tanımak ve o aileye dahil olmak zaman alsada birden oluyor işte.Bizim kızda bu sürece girdi işte, umarım sorunsuz ya da az sorunlu geçirir bu süreci...

19 Şubat 2009 Perşembe

Anı Dondurmak...


Fotoğraf, öğrencilik yıllarında çok severek uğraştığım bir hobiydi.Özellikle siyah-beyaz fotoğraf baskısı o dönem yaşamımda çok keyif alarak yaptığım bir uğraştı.Karanlık odada daha önce dondurduğunuz bir anın oluşmasını görmek ne müthiş bir zevktir.

Ara Güler de tabii ki en hayran olduğum fotoğraf sanatçısı.Her fotoğrafı ezbere bilinir kitapları, röportajları,belgeselleri yorumları takip edilir.Onun fotoğraflarına benzer fotoğraflar yakalanmaya çalışılır.Ne günlerdi...Maalesef itiraf etmeliyim ki bu konuda çok başarılı değildim.Yine de böyle bir uğraşının bana çok şey kattığını düşünüyorum.

Tüm bunlar nerden mi aklıma geldi.Ankara da kar yağıyor yine.Siyah-beyaz görüntüler hakim, içim kıpırdadı sanki atsam kendimi dışarı öğrencilik yıllarımda olduğu gibi gezinsem sokaklarda kaygısız güzel anlar yakalasam onları görüntülesem falan...Ne bileyim nostalji yapasım tuttu işte.Ama oğlum sıcak yatağında uykuda.Birazdan uyanacak ve anne melek iş başında bütün hayaller ve istekler oğluşun üstünde özgür yaşam geride.

Zaten artık dijital fotoğraf makineleri elimizde.Yüzlerce binlerce fotoğraf dijital ortamda evlerimizde.Görüntüler cep telefonumuzda.Ama yinede siyah-beyaz fotoğrafın yerini tutabilir mi tüm bunlar.




18 Şubat 2009 Çarşamba

Şükür...


Bugünlerde herkes bir takım sıkıntılarla uğraşıyor.Hastalıklar, kazalar, iflaslar, işsizlikler...Neler oluyor böyle bilmiyorum.

2 gün önce kardeşim bir kaza geçirdi ve 6-7 saat boyunca hiç birşey hatırlamadı.Sabah evden nasıl çıktığını, işyerinde neler olduğunu, kazanın nasıl olduğunu hiç hatırlamadı.Sürekli kazanın nasıl olduğunu sorup durdu.Bizi o kadar korkuttu ki.Tomografi çekilip birşey olmadığını kazanın şokuyla böyle davrandığını öğrenince biraz rahatladık.Doktor bu tür kazalarda vücudun çok fazla protein salgıladığını ve bunun hafıza kaybına neden olableceğini söyledi.Beyin, hafıza ne kadar ilginç bir bilinmez.Bilinmez diyorum hala keşfedilecek ne çok şey vardır beyinle ilgili.

Çok korktuk ama arabanın bile perte çıktığı böyle büyük bir kazadan kılpayı kurtulması da bizi çok mutlu etti.Allah beterinden korusun deyip unutmak en iyisi herhalde.Allah kimseye böyle kazalar ve hastalıklar vermesin inşallah.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Dayanışma!...




Dün akşam çok keyif aldığım bir konserdeydik. Engelli Aileleri Dayanışma Derneğinin düzenlemiş olduğu Kardeş Türküleri ve İlkay Akkaya konseri.Daha önceki yazılarımda da ENAD'dan bahsetmiştim.Zaman zaman yapmış oldukları etkinliklere katılmaktayız.İşimiz dolayısıyla bu derneği yakinen tanıyoruz.(Engelli çocuklara eğitim veren bir Özel eğitim kurumumuz var.)Böyle bir derneğin varlığından çok kişinin haberi olduğunu düşünmüyorum.Engelli eğitimi toplumun çok büyük bir problemi aslında.Maalesef bazı özel günler veya bazı haberlerle bunu duyuyor sonra da unutuyoruz.


Neyse konserden bahsetmek istiyordum aslında.Biraz sıkıntılı başladı. Saat 5'te başlaması gerekirken teknik sorunlar nedeniyle 1 saat geçikmeli başladı.Dernek başkanın sosyal sorumluluk anlayışını vurgulayan ve engellilik ve engelli ailesi olmanın zorluğunu anlatan konuşması , engelli çocukların şiir, dans ve müzik gösterileri oldukça etkileyiciydi.


Ve sahneye İlkay Akkaya çıktı.İtiraf etmeliyim çok dinlediğim bir sanatçı değildir.Eşim tüm şarkılarını ezbere bilir ama ben sadece dinlerdim.Ama konser, canlı performans çok farklı oluyor.Su gibi derler ya aynen öyle bir ses İlkay Akkaya.Hayranlarının inanmıyorum bunu yeni mi farkettin nidalarını duyar gibiyim ama maalesef öyle.Güzel ve keyifli bir müzik şöleniydi bu.


Daha sonra Kardeş Türküleri sahne aldı.Onları da konserde ilk dinleyişimdi ama onları daha iyi biliyorum.Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu olarak oldukça kaliteli müzik yapan bir grup.Eski bir halkoyuncu olarak yerimde duramadım tahmin edersiniz.


Dışarı çıktığımızda yoğun bir karyağışı olduğunu gördük.Aracımızın yanına geldiğimizde ise çalışmaması yine de keyfimizi bozmadı.Oldukça uzun bir gün yaşadık ama aldığım keyfin yanında sorunlar canımı sıkmadı desemde böyle keyifli anlardan sonra neden illaki sorun yaşanır sorusuda kafamın bir ucunu kurcalıyordu.

12 Şubat 2009 Perşembe

Sevgililer Günü...


Cumartesi Sevgililer Günü.Sizin için ne kadar önemli bilmiyorum ama hayata bir renk katması açısından ben böyle günleri seviyorum.Çok önemsiyorum diyemem ama ne bileyim hoşuma gidiyor işte.Sinema ,yemek, bir buket çiçek, bazen güzel bir hediye beni mutlu ediyor.Kimin hoşuna gitmezki değil mi ama.

Çok derinlere inince tüketim toplumunun bir getirisi, bir kandırmaca olarak gelebilir insana.Ama zaten hayatın hoşluklar üzerine kurulu bir düzen olması gerekmez mi?Fazla felsefe ve fazla gerçekte dünyayı çok yaşanası bir yer yapmıyor maalesef.Zaten yaşam sonderece yorucu ve uğraşılması gereken bir sürü sorun kapımızda bekliyorken böyle günler nefes aldırıyor ve mutlu edebiliyor diye düşünüyorum.

Oğlumun uykusuzluğu devam ediyorken ve de enerjim yerindeyken sevgililer günü yazımı yazayım dedim.Birbirini seven herkesin mutlu olması dileğiyle...